Ramazan Çınar
Büyümenin Nedeni
Büyüme oranın bu kadar yüksek olmasına literatürde baz etkisi denir. Baz etkisi; incelenen iki dönemden ilkinde ortaya çıkan daralma ya da az büyüme sonrasında meydana gelen değişim ile oluşan yanıltıcı etkidir. Yani bir önceki dönemde kaynaklanan küçülme ya da çok düşük büyümelerden sonra gerçekleşmiş olmasıdır. Grafikte görüldüğü üzere 2020 yılı 2. çeyrek verilerinde ülkelerin ekonomilerinde kapanmaların etkisiyle daralmalar (küçülmeler) meydana gelmiştir. Salgının etkisinin azalması ve aşının yaygınlaşması sonucunda ekonomiler açılmış ve canlanma meydana gelmiştir. İşte bu büyük değişimin nedeni baz etkisidir. Diğer taraftan 2021 yılı 1.çeyreğine göre büyümenin % 0,9 olmasının nedeni ekonomilerin açık olmasıdır. GSYH bir dönem öncesine kıyasla % 0,9 oranında yükseldi. Bunu yıla genellersek ki gelişmiş ülkelerin bazıları bu şekilde yapıyor 2021 yılında % 3,6 büyüme gerçekleşmiş olur bu durumda bizim genel büyüme ortalamamızın çok altında bir rakam olur. Diyeceğim şu ki rakamalar tabi ki bizlere bilgi verecek ama nereden, nasıl ve neyi baz alarak değerlendirme yaptığımız da önemlidir. Diğer ülkelere de baktığımızda daralmalar sonrası hepsinde ciddi bir büyüme meydana geldiği görülmektedir. Kendimizi kandırmamıza gerek olmadığı net bir şekilde görülmektedir. Bazı ekonomiler 2020 yılı Q2’ye göre daha az büyüme gerçekleştirmiş bunlar tam olarak salgının etkilerinden kurtulamadıklarını göstermektedir. Bizim gibi salgın dönemindeki daralmaya göre daha fazla büyüyen ekonomiler ise salgındaki kayıpları fazlasıyla aldığını göstermektedir.
***
Ülkemizin büyüme detaylarına baktığımızda ise; makine yatırımlarında % 35,2, inşaat yatırımlarında % 12,2 büyüme gerçekleşmiştir. Diğer taraftan ihracat ve ithalat rakamlarına baktığımızda ise; 2021 Ocak-Tem: 121,3 milyar $ İhracat (% 34,9 artış), 146,8 milyar $ İthalat (% 25,8 artış) gerçekleşmiştir. Büyümedeki ihracatın katkısı 3’te 1 ile Türkiye tarihinde bir ilk olmuştur. İhracattaki artış makine yatırımlarına da yansımaktadır. Üretimin artması ve bunun ihracata dönüşmesi güzel bir durum. Katma değerli ürünler ile daha fazla gelir elde etmeliyiz. Peki Türkiye’nin ihracata dayalı büyüme modeli sürdürülebilir mi? Bu durumun avantaj ve dezavantajları neler olacak? Önümüze çıkacak olan fırsatlar ve engeller neler olacak? Bu soruları düşünerek planlamalar yapmalıyız ve ihracatın artışına katkı sağlamalıyız.
***
Bu büyümenin nereden, nasıl geldiği kısmı ile kimse pek ilgilenmek istemiyor çünkü son 2 yılda dünyanın yaşamış olduğu sorunlara baktığımızda gelişmekte olan ülkelerin küresel büyümeden aldıkları pay % 40 gerilemiştir. Bu yüzden büyüme olsun da nasıl olursa olsun mantığı hâkim olmuştur. Büyümenin toplumun tamamına yansıması, sürdürülebilir olması ve nitelikli olması önemli.
Olumsuz konulardan bir tanesi ve hatta en önemlisi ise bu büyümenin temele yayılmamasıdır. Yani ücretlerin GSYH içindeki payının büyümeye rağmen azalmasıdır. Ücretli kesimin GSYH’den aldığı pay % 32,9 olmuş. Geçmiş dönemlere baktığımızda; 2019 bu pay % 36,7. Çeyreklik bazda baktığımızda ise; 2019 Q2’de ücretli kesimin aldığı pay % 3,8 ve 2020 Q2’de ücretli kesimin aldığı pay % 2,6 olmuştur. Ücretli kesimin aleyhine olan bir durum. 2021 yılı Q1’de 8 bin 713 $ olan kişi başı milli gelir, Q2’de 8 bin 592 $ gerilemiştir. Gelir dağılımdaki eşitsizliğin giderilmesi ve büyümenin toplumun tabanına yayılması gerekiyor. Bunun içinde; düşük enflasyon, kur istikrarı, öngörülebilir politikalar, istikrar ve sürdürülebilirlik gerekiyor. Saygılarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.