Türkiye’de Üstat Enflasyonu ve Büyücülük Okulundan Mezun Olanlar

Memlekette her şeyin bir üstadı, her işin bir hocası var.

Memlekette her şeyin bir üstadı, her işin bir hocası var. Sorun şu ki, ne işin erbabı olan var ne de öğretilen şeyin bir karşılığı… Bir bakıyorsunuz, daha geçen sene işsiz gezen adam “zengin olmanın yolları”nı anlatıyor. Geçen ay sosyal medyada başkasının sözlerini kopyalayıp paylaşan kişi, şimdi “felsefe hocası” olmuş. Hayatta başaramadığı her şeyin eğitimini veriyor, üstelik öğrencileri de var. Çünkü bu ülkede herkes her konuda fikir sahibi, ama kimse yaptığı işte uzman değil.

Bu “üstat” enflasyonu içinde asıl dram, yanlış hocaya talebe olanların hayatlarının ormanın bir köşesinde son bulması. “Büyücülük okulu”ndan mezun olup “hayat enerjisiyle” para kazanmaya çalışırken soyulanlar, “milyoner olacaksın” vaadiyle dolandırılanlar, “içsel huzur” ararken kendini tapınakta bulanlar… Bir de işin diğer yüzü var: Bunları bir güzel pazarlayanlar. Sahtekârlık, ticari zekâ sayılalı çok oldu zaten.

Ama esas trajedi başka bir yerde. Hayvan sevgisi deyince ortalığı inletenlerin, köpek saldırısına uğrayan çocuklar için sessizliğe bürünmesi mesela. Ya da insan hakları deyince akla sadece suçluların ve teröristlerin gelmesi… Suçluya sonsuz merhamet, kurbana sonsuz kayıtsızlık. Çocuk yaşta parçalanan evlatlar için ağızlarını açmaya tenezzül etmeyenlerin, şehrin ortasında terör propagandası yapanlar için feryat figan adalet araması… İşine gelene insan hakları, işine gelmeyene “geçmiş olsun” bile yok.

Bütün bu garipliğin içinde memleket bir yere gidiyor. Ama nereye? İşinde gücünde olan, emek vererek bir şeyler yapmaya çalışan insanlar sessiz. Onların yerine hayatında hiçbir yere gelememiş, ama “görmüş geçirmiş” pozları kesenler konuşuyor. Gerçekten bilenler bir kenara çekilirken, hiçbir şey bilmeyenler sahneyi dolduruyor. Sonra da büyük bir ironiyle şikâyet ediyoruz: “Neden işler kötü gidiyor?”

Sebebi belli. Büyücülük okullarında öğretilenlerle hayat kurmaya çalışanlar, gerçek dünyaya çarpınca toza dönüşüyor. Ama hâlâ, yenileri gelmeye devam ediyor. Çünkü her devir, kendi sahtekârlarını yaratıyor. Ve biz de her seferinde aynı oyunu izliyoruz.

YAŞAM KOÇLARI VE ORMANIN ÇAĞRISI

Kadın üçüncü evliliğine yürürken “yaşam koçu” olduğunu ilan ediyor. Yani evlilikleri yürütememiş ama hayat yürütmeye talip. Çocuklarıyla görüşmeyen, babasıyla on yıldır konuşmamış ama “ilişki uzmanı” kesilmiş. Ne yaşam ama! Koç olmuş işte. Kendi hayatını toparlayamayanların, başkalarının hayatını düzenleme hevesi hiç bitmiyor bu ülkede.

Bir de adamlara bakıyorum. Gözlükler değişmiş, saçlar uzamış, mistik kolyeler ve yüzükler takılmış. Hepsi birer “bilge.” “Hayat boş, sen de coş” diyor. Profesyonel hayatta hiçbir iş görüşmesini geçememiş, deneme süresinden uzun süre çalışamamış, ama şimdi “gerçeği” bulmuş.

Bu yeni nesil “hocaların” en büyük başarı hikâyesi, hiçbir iş yapmayarak var olabilmeleri. Sorsan, eskiden plaza çocuğuymuş. Şimdi ormanda, çadırda, yoga kampında. “Gerçek dünyamızı bulduk” diyor. Evet, tabii. Şehir hayatında tutunamayanlar, ormanda aydınlanıyor. “Evrimini tamamlamadan dönmüşsün, o yüzden tekrar ormana geldin” diyorlar yüzüme. Şöyle diyesim var: Evladım, sen de hayatını yaşayamadan hoca olmuşsun, o yüzden buradasın!

Ama mesele ne biliyor musunuz? Bütün bu sahte “bilgelik” tiyatrosu, gerçekten saf ve temiz kalplileri hedef alıyor. Kendini bir şey zannedenlerle, bir şey zannettirmeye çalışanlar el ele vermiş, hayatın yükünü taşıyan insanları kandırıyor. “Enerjin düşük” diyorlar, yükseltmek için para istiyorlar. “Aydınlanmamışsın” diyorlar, ışık satıyorlar. “Senin sorunun geçmişinle yüzleşememek” diyorlar, geçmişinle yüzleşmek için kurs açıyorlar.

Ve böylece, hiçbir işe yaramayan, hiçbir konuda başarılı olamamış ama “hoca efendi” olmuş bir grup insan, gerçekten çabalayanlardan daha fazla kazanıyor. İşin en ironik tarafı da bu zaten: Hayatı anlamamış olanlar, hayatın anlamını anlatıyor.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Karşımızda kendisini peygamber gibi tanıtan yoga hocası, din hocası, ne hocası olduğu belli olmayan ama her şeyi bildiğini iddia eden birileri durdukça ve biz onlardan “bilgelik” dilendikçe adam olamayız. Çünkü gerçek bilgi, para vererek satın aldığımız cümlelerin arasında değil, doğrudan kaynağında saklıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Köşe Yazıları Haberleri