Türkiye'nin AB ortalaması, İsviçre ve hatta Bulgaristan gibi ülkelere göre medyan gelirde bu denli geride kalmasının ardında birden fazla, karmaşık ve yapısal neden yatmaktadır. Avrupa’da medyan (eşdeğerlinmiş) kullanılabilir hanehalkı geliri ile Türkiye’nin medyan geliri arasındaki farkı konuşurken önce hangi ölçütün kullanıldığı çok önemli. Satır başı: uluslararası karşılaştırmalarda PPS (purchasing power standard / alım gücü standardı) ile düzeltilmiş, medyan eşdeğerlinmiş kullanılabilir gelir kullanılır; bu, fiyat seviyelerini ve hanehalkı büyüklüğünü hesaba katarak daha sağlıklı kıyas sağlar. Medyan gelirin bu denli düşük kalmasının ana nedenleri, Türk Lirası’nın uluslararası değeri ve enflasyonun reel alım gücünü eritmesi olarak özetlenebilir.
1. 2021 Dönüm Noktası: Dünyaya Karşı Faiz İndirimi
Tüm dünya 2021 yılında pandemi sonrası yükselen enflasyonla mücadele etmek için faiz artış döngüsüne girerken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tam tersi bir yolda ilerledi.
2021 Kararı ve Etkisi: TCMB, 2021 Eylül'den itibaren faiz indirimlerine başladı. Oysa bu dönemde FED ve ECB gibi küresel merkez bankaları sıkılaşma sinyalleri veriyordu. Bu politikanın sonucu olarak, faiz-enflasyon dengesi bozuldu ve Türk Lirası büyük bir hızla değer kaybetmeye başladı.
Makasın Açılma Hızı: 2020 yılında Euro Bölgesi'nde 100 birim olan medyan gelir endeksi (SGP ile ayarlanmış), 2025'e gelindiğinde Türkiye'de Euro bazında eriyerek dramatik şekilde geriledi. TL'deki değer kaybı, Türk Lirası cinsinden yükselen maaşları uluslararası alanda hiçleştirmiş oldu. Çalışan bir AB vatandaşı maaşına zam almasa bile, TL’nin değer kaybı nedeniyle Türkiye’deki gelir farkı otomatik olarak katlanarak açıldı.
Euro/Dolar Karşısında Değer Kaybı: Medyan gelir karşılaştırmaları genellikle yerel paranın ortak bir para birimine (Euro veya Dolar) çevrilmesiyle yapılır. 2020'den bu yana Türk Lirası'nın (TL) yabancı para birimleri karşısında yaşadığı yüksek devalüasyon, medyan gelirin Euro/Dolar cinsinden değerini katlanarak düşürmüştür. Bir AB ülkesinde gelir artmasa bile, TL'nin değer kaybetmesi otomatik olarak makasın açılmasına neden olur.
Satın Alma Gücü Paritesi (SGP) Yetmezliği: Her ne kadar karşılaştırmalarda SGP kullanılsa da, bu yöntem özellikle yüksek enflasyon ve kur oynaklığının olduğu dönemlerde reel refah kaybını tam olarak yansıtmada yetersiz kalır.
2. Düşük Verimlilik ve Yapısal Sorunlar
Düşük Katma Değerli Üretim: Türkiye ekonomisi büyük ölçüde düşük ve orta-düşük teknolojili, düşük katma değerli üretime dayalıdır. İsviçre gibi ülkeler ilaç, finans, ileri teknoloji ve mühendislik gibi yüksek katma değerli sektörlerde uzmanlaşmıştır. Bu durum, Türkiye'de çalışan başına düşen gelirin (verimliliğin) düşük kalmasına neden olur.
Eğitim Sistemi ve İnsan Sermayesi: Kaliteli ve yenilikçi üretime geçişi destekleyecek yetkin insan sermayesinin yetersizliği, verimlilik artışının önündeki en büyük engeldir.
3. Yüksek ve Kronik Enflasyon
Reel Gelir Erimeleri: 2020'den bu yana yaşanan yüksek ve kronik enflasyon, ücret artışlarının bu enflasyonu yakalayamamasına neden olmuştur. Hatta ücretler enflasyon karşısında reel olarak erimiş, bu da medyan gelirin yerel satın alma gücünü bile düşürmüştür. AB ülkelerinde ise enflasyon Türkiye'ye kıyasla çok daha düşük seyretmiş, dolayısıyla reel gelir kaybı sınırlı kalmıştır.
4. Gelir Dağılımı Eşitsizliği
Medyan Gelir Tuzağı: Ortalama GSYH, zengin kesimin çok yüksek gelirleriyle yukarı çekilebilir. Ancak medyan gelir, eşitsizliğin olduğu toplumlarda ortalamanın çok altında kalır. Türkiye, AB ortalamasına göre daha eşitsiz bir gelir dağılımına sahiptir. Bu da medyan gelirin, GSYH'nin işaret ettiğinden çok daha düşük olmasına yol açar.
2020 → 2024 / 2025 karşılaştırması
- AB medyanı 17.871’den 21.253 PPS’ye çıktı (+%19).
- Türkiye medyanı 6.210’dan 9.527 PPS’ye yükseldi (+%53). Yani Türkiye “yüzdesel olarak” daha hızlı arttı ama seviye farkı hâlâ çok büyük.
- İsviçre 26.163 PPS (2020) ile zirvede; AB ortalamasının da çok üstünde.
- Bulgaristan 2020’de Türkiye’nin üstündeydi; 2024’te Türkiye, PPS medyanında Bulgaristan’ı geçmiş durumda.
“AB ortalama geliri Türkiye’nin 7 katı” ya da “İsviçre %1560 fazla” gibi iddialara şüpheyle yaklaşın: hangi ölçütün (nominal vs PPS, ortalama vs medyan) kullanıldığı sonucu dramatik şekilde değiştirir. Veriye dayalı bakış, PPS ile düzeltilmiş medyan kullanıldığında farkın hâlâ büyük ama çok daha gerçekçi (çoğunlukla 2–3 kat aralığı) olduğunu gösterir. Yapısal bir kapanma istiyorsak verimlilik, eğitim, teknoloji yatırımı ve sosyal politika ekseninde yıllarca sürecek çabalar gerekir — kısa vadede kuru, enflasyonu ve gelirleri oynatan dalgalanmalar sonuçları gölgeler.
Sonuçlar gösteriyor ki yanlış uygulanan politikalar sonrasında oluşan enflasyon ve kur şokları ve verimsiz çalışmalar geride kalmamızın nedeni oluyor. Aslında kur, faiz, enflasyon ve verimlilik hepsini bir bütün olarak düşünmeli ve kalıcı çözümler üretmeliyiz. Kısa vadede AB yakalama sansımız maalesef görünmüyor.
Saygılarımla…
28.9.2025