İNTERNET ÇAKALLARI

Cebimizdeki telefondan artık her şeyi takip edebiliyoruz.

Cebimizdeki telefondan artık her şeyi takip edebiliyoruz.

Her şey.

Türkiye’nin veya dünyanın bir ucunda oturan akrabamızın düğününde takılan takıları, damadın içtiği tuzlu kahveyi, ünlülerin hayatını, kankimizin aldığı yeni ayakkabıları, sevdiğimiz şarkıcıların nerelerde gezdiğini, tanıdıkların arabada giderken hangi müziği dinlediğini, vs vs…

Ve haberleri.

Bir dokunmayla anında habere ulaşabiliyoruz. İnternet haberciliği, sosyal medya haberciliği de artık son derece önemli.

Bunlar nedir, nasıl olur kısmına girmeyeceğim.

Ama ne olmadığını yazıp, biraz içimi dökmem gerekiyor.

Yıllardır televizyon-gazete-internet sitesi haberi yazıp, internet haberciliğiyle meşgul olan bir gazeteci olarak, bu kadar emek hırsızıyla aynı platformlarda at koşturmak o kadar zor ki…

Özgün şeyler üretebilmek o kadar zor ki…

Haber bize gelir, doğruluğundan emin olup, biz o haberi gerekiyorsa vatandaşın kolay anlayabileceği şekle sokup, biraz da cazibesini artırıp, görsellerle (fotoğraf veya videolarla) destekleyip, imlasını yazım hatalarını kontrol edip, düzenleyip sizlere aktarırız. Özetle bunun yolu budur.

Çünkü İnternet haberciliğinde doğruluk ve güven önemli bir kriterdir.

Haberin içinden gelen bir insan, duyum üzerine, sosyal medyadan algı ile yayılmış saçma sapan fotoğraf veya şehir efsanelerine dayanarak, kaynağı belli olmayan, teyide muhtaç haber yazılmayacağını çok iyi bilir. Eğer çok yayınlamak istiyorsa, “iddia” olarak aktaracağını da bilir.

Ama niye uğraşsın ki?

Haber sitesi daha fazla tık alsın diye, sosyal medya hesabı daha da çok takipçiye ulaşsın diye başvurulan daha kolay bir yol varken? “Çalmak” gibi kolay bir yolu varken adam niye uğraşsın?

Sayfanın haberle hiç alakası yok, ama son dakika haberleri, çalınmış fotoğraflar ve cümlelerle şak şak yanıp sönüyor! Klavyede yazmaya da uğraşan yok hatta. Ekran görüntüsünü alıp kesip, yapıştır, geç.

Bunlarla aynı platformda olmak bazen çok canımı sıkıyor.

Üstelik insanlara artık doğrunun doğru olduğunu anlatabilmek zor. Neden? O kadar çok dezenformasyon, algı, yalan, dolan var ki. Bazı zamanlar ben bile şüpheye düşüyorum, ben bunu yazdım ama doğru mu diye?

Haberle değil, yalan dolanla rekabet ediyoruz.

Sosyal medya çakallarıyla rekabet ediyoruz.

Algıyla rekabet ediyoruz.

Otomatik bot hesaplarla, şişirilmiş balonlarla rekabet ediyoruz.

Artık nasıl bir rekabet (!) gerisini siz düşünün.

“Doğrusu işte bu”, bunu anlatmaya uğraşıyoruz.

Şu ortamda, okuyucu veya takipçi ne yapsın? Onlar da şaşırıyor, doğru mu yalan mı, gerçek mi değil mi?

“Yalan haber yapıyonuz “ diye yorum yapmaları, aslında haksız da değil.

Konya Gündem’de, resmiliğine veya doğruluğuna güvenmediğimiz hiçbir haberi ne haber sitemizde, ne de sosyal medya hesaplarımızda göremezsiniz.

Eğri otursak da, doğru yazarız.

Kolay gibi görünen ama, aslında pek çok ıncığı cıncığı olan bir iş bizimki. ATM gibi 7/24 dükkan açıktır.

Bazen illet oluyorum. Kafa patlatıp, göz yorup kurduğunuz cümlelerin, internet ortamında, başkaları tarafından “biz yapıyoruz” diye insanlara lanse edilip, takipçiye okuyucuya şirin ve başarılı görünme hevesine harcandığını görmek, lanet bir duygudur.

Siz haberci falan değilsiniz, üç kuruş fazla para kazanmak, 2 tane fazla reklam almak uğruna emek hırsızlığı yapan sözde internetçilersiniz.

İçimi döktüm, rahatladım sevgili okuyucularım.

Tekrar görüşmek dileğiyle.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Köşe Yazıları Haberleri